ŞU YÜCE DAĞLARI DUMAN
KAPLAMIŞ
Olay 93 harbinde Allah-u Ekber
dağlarında geçer.
Osmanlı Rus
savaşı Allah-u Ekber dağlarında sürdürülürken, bir bölgenin savunması
Erzincanlı genç ve cesur bir teğmene verilir. Öldürmeden ölmemeleri gerektiği
üzerine birliğiyle birlikte and içilir. Kışın şiddeti bütün haşmetiyle
hükmetmektedir. Geceyi bu Allah-u Ekber dağlarının sovuğunda geçirirler.
Birliğin gösterdiği kahramanlık da günden güne dillere destan olur.
Bir gün
sabahın erken saatlerinde yapılan ani bir baskında, soğuğun verdiği uyuşukluk
içinde düşman püskürtülür, püskürtülür ama çok da zayiat verilir. Teğmen, daha
bir saat evvel sırt sırta yatan silah arkadaşlarını kaybetmenin üzüntüsüyle
kendinden geçer. Yanındakiler tarafından bir hayli zaman sonra ayıltılır.
Kendine geldiğinde, Allah-u Ekber dağlarının beyazlığını kirleten cesetlerle,
kan izlerini görür, hüngür hüngür ağlamaya başlar. Tekrar bayılır. İkinci defa
ayılır, üç beş saat kadar hiç konuşmadan durur. Sonra tüyleri ürpertici bir
çılgınlık içinde iki elini kulaklarına götürerek;
Şu yüce dağları duman kaplamış,
Yine mi gurbetten kara haber var?
Seher vakti bur da kimler ağlamış?
Çimenler üstünde gözyaşları var.
Kandan izler gördüm yeşil yapraktan,
Bulutlar nem almış, nemli topraktan.
O yar ağlar gelir sesi uzaktan,
Yine mi gurbetten kara haber var?
Gönlümüz gamlanır böyle günlerde,
Çekilir önüme bir siyah perde
Yar senin aşkından tutuldum derde
Yine mi bu elde kara haber var?
türküsünü söylemiştir.
Elif Sümeyra AKTAŞ