ERMENİ MEZALİMİ :
Köklü ve büyük milletler
ağlayıp sızlamayı pek beceremezler. Kendilerine acıma ve acındırmayı
küçüklük sayarlar. Bu sebeptendir ki bizde “ağlama, sızlama” edebiyatı
gelişmemiştir. Ancak bu durumu diğer toplumlar
pek kavrayamazlar.
Hatta Ermeni Meselesinde Ermenilerin propagandaları karşısında Türklerin
sergilediği suskun tavrı soykırım suçunun bir itirafı olarak görürler. Halbuki
hakikat bu ucuz karinede değil, Türklerin büyük bir ulus oluşundan ve
asaletinden kaynaklanmaktadır. Peki bu
olaylardaki asıl gerçeklik neydi? O
dönemde ne oldu Türkler gerçekten de 19. yy boyunca Ermenileri katletti
mi? Bu soruların cevapları tarihin sayfalarında gizlidir.
Osmanlı
İmparatorluğu yüzyıllar boyunca pek çok ulusa hükmetti. Bunların etnik unsuru,
dini, dili farklı olabilirdi fakat Osmanlı Devleti bütün tebaasına karşı adildi
ve hoşgörülüydü. Bu durum Osmanlı Toplumunun kaynaşmasına, yüzyıllar boyu barış
içinde yaşamasına olanak sağladı. Ta ki Fransız İhtilali’ne kadar… 1789’da meydana gelen ve dünyadaki bütün
dengeleri altüst eden bu olaylar sonucu ortaya yeni terimler ve akımlar
çıkmıştı. Bu akımların en önemlilerinden biri de şüphesiz milliyetçilik
akımıydı. Milliyetçilik akımı dünyanın siyasi, idari ve sosyal yapısını
kökünden sarstı. Birçok devlet yıkıldı, birçok devlet kuruldu, birçok ulus
bunun için mücadele verdi. Milliyetçilik akımı tüm dünyayı sarstığı gibi
Osmanlı’yı da çok etkiledi. Ancak Osmanlı Devleti çok uluslu bir yapıya sahip
olduğu için bu akımın sonuçları Osmanlı’ya ağır darbe vurdu. Osmanlı ülkesinde
Sırplar ile başlayan bu milliyetçi isyanlar 19. Yüzyılda Osmanlı’yı kana
buladı. Osmanlı dağılmaya yüz tuttu. Milliyetçilik akımından Ermeniler de
etkilendi daha doğrusu Avrupalılar tarafından kışkırtıldı. Özellikle Rusya ve
İngiltere’nin bu gelişmeye “katkısı” çok büyüktür. Ermeniler Avrupalıların bu
art niyetli kışkırtmalarına meyletti ve yüzyıllar boyu bolluk ve refah içinde
yaşadıkları Osmanlı Devleti’ne ihanet ettiler. Hedeflerinde Anadolu'nun orta ve
doğu bölümünü Selçuklu öncesi Ermeni Krallığı'nı tekrar canlandırmak vardı. Hayallerinde
tasarladıkları bu ütopik devlet; üniter, milli bir devlet olacaktı. Bu da demek
oluyor ki onların hayallerinde Anadolu’da Ermenilerden başkasına yer
yoktu. Bunu gerçekten yapabilirler
miydi? 19.yy başlarında Anadolu'nun yalnızca yüzde 20' sini oluşturuyorlardı.
Gerçekten azınlık, çoğunluğu yok
edebilir miydi? Ne yazık ki tarihte
yaşanılan olaylar bunun olabileceğini kanıtlamaktadır. Balkanların nüfusunun
yüzde 70' i Balkan Savaşları’ndan önce Müslüman Türk’tür. Balkan Savaşları’ndan sonra Balkanlardaki
Türk oranı sadece ve sadece yüzde 5’tir. Yani balkanlarda çoğunluk olan Türkler
sadece 2-3 yıl süren savaşlar sonucunda azınlık konumuna düşmüşlerdi. Balkan
Savaşları boyunca Türkler; Bulgarlar, Sırplar ve Rumlar tarafından
katledilmiştir. Kalan nüfus ise zorla doğuya doğru göç ettirilmiştir. Kısacası
bir yerde çoğunluk olan topluluğu katliamlarla, sürgünlerle yani soykırımla yok
edilebilir. Ermeniler Balkanlar’da yaşanan bu gelişmeleri yakından takip
ettiler. Amaçları Balkanlar’da yaşayan Türklerin yaşadığı acının ve dehşetin
aynısını Anadolu Türkleri’ne yaşatmaktı. Böylece Türkleri tamamen yok edip
kendi büyük devletlerini kuracaklardı. Bu amaç ve hedeflerini gerçekleştirmek
için 18. yüzyıl sonlarından itibaren Osmanlı ülkesinde bozgunculuk yapmaya,
isyan çıkarmaya, Osmanlı ahalisine zarar
vermeye başladılar. Birçok isyan, birçok karışıklık çıkardılar. Ama Osmanlı'ya en büyük darbeyi daha
vurmamışlardı. Ermeniler Osmanlı’ya asıl darbeyi 1877- 78 Osmanlı- Rus Harbinde
vuracaktı. Ermeniler bu savaş sürecinde çok sistematik bir şeklide çalıştılar.
Doğu bölgelerinde Müslüman ahaliye karşı çok büyük çapta katliamlar düzenlediler.
Azeriler’e karşıda büyük bir katletme kampanyası yürüttüler. Ayrıca Ermeniler
ikili çalışıyorlardı. Bir kısım Ermeni Rus ordusunun öncü birliklerinden oluşurken bir kısım
Ermeni de Osmanlı ordusunda Rusya adına casusluk yapıyorlardı. Sonuç olarak
Ruslar Erzurum’a kadar ilerledi ve Erzurum’da işgal etti. Tabi bu durum
Ermeniler’e yaramıştı. Erzurum'da Emeniler resmen Erzurumlu Türkleri
ezdiler.6000 Türk ailesini zorla sürgün ettiler, toplu kıyımlara
giriştiler. Kars'ta, Erivan' da ve Bakü
'de daha beter olaylar oldu. Özellikle Erivan 'da Türklerin köklerini
kazıdılar. Nüfusun 3 'te 2' sini katlettiler. Geri kalanları da zorla göç
ettirdiler. Bakü'de 10 000 Türk'ü vahşi bir şekilde katlettiler. 93 harbinden
Ermeniler kazançlı çıktılar. Diplomasi yönünden Berlin Antlaşmasıyla artık
resmi bir şekilde kayıtlara geçtiler. Bu savaştan sonra eylemleri iyice
şiddetlenmiştir.1890'larda on binlerce Türk'ü katlettiler. Bu katliamların sonu
gelmeyince dönemin sultanı 2. Abdülhamit Ermeni çetelerine karşı koyacak
Hamidiye alaylarını kurdurttu. Bu alaylar Kürt aşiretlerinden oluşuyordu, başta
Ermenilere başarılı bir şekilde karşı koymuşlarsa da 1. Dünya savaşında onlarda
Kürdistan Devleti kurma hayali içinde Van çevresinde Türk Halkı’na
saldırdılar.(Bu belge Rus kaynaklarından alıntıdır.) 1.Dünya Savaşı’na kadar
olan müddette Ermeniler Avrupa Devletleri sayesinde silahlandılar, evlerini cephanelik
haline getirdiler. Öyle ki 1.Dünya Savaşı önce Van'da Ermeni saygın bir ailenin
kilerinde bile yüklü miktarda cephanelik bulunmuştur. Ayrıca bu süreçte Taşnak,
Hınçak, Armenistler adında üç büyük komite kuruldu; hepsi Batı destekliydi ve Ermeni çeteciler
yetiştiriyorlardı. Böylece Ermeniler, çıkacağını bildikleri 1.Dünya Savaşının
öncesinde hazırlanmışlardı. Nihayet 1. Dünya Savaşı kopunca bekledikleri ortamı
buldular ve bu sefer 93 Harbindeki olayları da aşacak çeşitli trajediler ortaya
çıktı. Sarıkamış Harekatı’nda Osmanlı ordusunu arkadan vuran Ermeniler,
Rusya'dan gelen gönüllü Ermeni ordusuyla birleşerek Erzurum, Van, Bitlis,
Erzincan ve daha birçok yerde terör estirdiler. Buralarda vahşet uyguladılar,
daha önce eşi benzeri görülmemiş katliamlar yaptılar. Ermenilerin katliam
yaptığı yerlerin başında Zeytun
(Ermeniler savaş sırasında ilk kez burada isyan etmişlerdir.)Van,
Bitlis, Erzurum, Erzincan, Ağrı, Ardahan gelir. Şimdi mezalimin anlaşılması
için örnek olarak Muş Olayları görgü tanılarının ifadeleriyle anlatılacaktır:
“Van'ın düşmesinden sonra Muş'taki saldırılar artmış, Ermeni çetecileri çok
kanlı katliamlar yapmıştır. Bu katliamlarını görgü tanıklarından Kara Schemsi
tarafından açıklanan olaylar zinciri şöyledir: Muş düştükten sonra Ermeni
eşkıyaları kana susamış vahşi hayvanlar gibi şehrin etrafında “İntikamımızı
aldık!” diye bağırarak dolaştılar. Rastladıkları her Türk ve Müslümanı
acımasızca öldürdüler. Kadınlara ve küçük kızlara tecavüz ettiler. Yaşlıları
diri diri yaktılar. Muş'un ileri gelenlerini koyun boğazlar gibi kestiler.
Varto'da Cebranlı Aşiretinden Cindi Ağa'nın 15 köyünün halkının ayaklarına at
nalları çakarak çivilediler ve Hazar Gölüne attılar. Hastalar çocuklar ve
yaşlılarla dolu olan Tekke Manastırı'nı yaktılar. Şeyh Abdülgaffar Efendi işkenceler içinde
kafa derisi yüzülerek öldürülür. Doktor Mustafa Bey götürüldüğü dikilitaş
arasında birçoğu boğazlanmış binlerce kadın ve erkek cesedi gördüğünü yeminle
beyan etti.” Artan
bu vahşet karşısında İttihat ve Terakki Cemiyetinden Talat Paşa önderliğinde bu
katliamların durması için 27 Mayıs 1915’te Tehcir Kanunu çıkarılmıştır. Buna
göre Anadolu'nun doğu kesiminde bulunan Ermeniler savaşın olmadığı Suriye
taraflarına göç ettirilecekti. Ama bu tehcir bir soykırım niteliği taşımamakla
beraber Türk görevlileri yol boyunca Ermeniler’e karşı ılımlı bir yaklaşım
sergilemişlerdir. Elbette ki göçün zorluğu, devletin Ermenilerin
ihtiyaçlarını karşılamadaki yetersizliği, salgın hastalıklar ve çete
saldırıları gibi olaylar yüzünden Ermenilerin bir kısmı ölmüştür. Bu durum
günümüzde Ermeni Soykırımı olarak lanse edilmekte ve Türk halkı aleyhine
faaliyetler düzenlenmektedir. Ama gerçek hiçbir zaman değişmeyecektir. Gerçek
olan da Türklerin Ermenilere soykırım yaptığı değil, Ermenilerin Türklere karşı
uyguladıkları mezalimdir. Bundan sonra yeni nesillerin bu meselede nasıl bir
tavır takınması gerektiğini Emekli Korgeneral Hasan Kundakçı şöyle dile
getirmektedir: “Ermenilerin saldırıları tüm Türk ulusuna ve Türk yurdunadır. Bu
yüzden mücadele birlik ve beraberlik içinde yapılmalıdır. Türkiye çok güç bir
dönemden geçmektedir. Bundan öncede daha kötü dönemler geçirilmiştir. Ama
hiçbir zaman yılgınlık göstermemiş mücadele etmiş ve kazanmıştır. Biz yavaş
fakat etkili tepki veren bir milletiz. Bununda üstesinden gelinecektir.
Kuşkunuz olmasın.”
KAYNAKÇA 1.ÇELİK,HÜSEYİN; GÖRENLERİN GÖZÜYLE VAN’DA ERMENİ MEZALİMİ,CEDİT
NEŞRİYAT-ANKARA,2005
2.MCCARTHY,JUSTİN; KİM BAŞLATTI ?-CEDİT NEŞRİYET-ANKARA,2006 3.LEWY,
GUENTER; ERMENİ SOYKIRIMI DAVASININ YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ,CEDİT
NEŞRİYAT-ANKARA 2006
4.ÇALIK, MUSTAFA; ERMENİ SOYKIRIMI İDDİALARI,CEDİT NEŞRİYAT-ANKARA
2007
5.KUNDAKÇI, HASAN; EMPERYALİZMİN KULLANDIĞI ERMENİLER, TÜRKİYE
GAZİLER VAKFI YAYINLARI-ANKARA,2001
6.DABAĞYAN,LEVON
PANOS ; EMPERYALİSTLER KISKACINDA ERMENİ TEHCİRİ-IQ KÜLTÜR
YAYNINLARI-İSTANBUL,2007 7.PERİNÇEK, MEHMET; 100
BELGEDE ERMENİ MESELESİ, DOĞAN KİTAP-İSTANBUL, 2007
8.KANAR,M. ; ERMENİ KOMİTESİNİN
EMELLERİ VE İHTİLAL HAREKETLERİ 9.ÖZDEMİR, HİKMET
; TÜRK -ERMENİ İHTİLAFI MAKALEYİ
YAZAN: ELİF ÖZDEMİR